(Röportaj Lehçe-İngilizce karışımıydı. Çeviri bana aittir.)
(Fotoğrafları, onlara tıklayarak büyütebilirsiniz. Okuduktan sonra "beğendim/beğenmedim" diye oy vermeyi unutmayın.)
VAMPİRLE RÖPORTAJ;
Kinga : Pawel.
Paul : Evet.
Kinga : Pawel. (Gülüyor)
Paul : Kinga.
Kinga : Beni kandıramazsın
çünkü Youtube’ta seninle Lehçe bir röportaj var.
Paul : Aha.
Kinga : Yani Lehçe
konuşuyorsun.
Paul : Polonya’da iki hafta
kaldım (Lehçe’de ikinin farklı söyleyişleri var, bu yüzden doğru söylediğinden
emin olamıyor.) Polonya’da iki hafta kaldım ve her şeyi hatırlıyordum. Ama
şimdi birkaç aydır Amerika’dayım ve her şeyi unuttum. Lehçe konuşmam gerekiyor.
Sonra her şeyi hatırlamaya başlıyorum.
Kinga : Ama aksanın yok,
harika konuşuyorsun.
Paul : Benim annem… Iı…
(doğru kelimeyi bulmaya çalışıyor.) Benim annem…
Kinga : Tartışırdı.
(Söylediği bu şey, zor bir kelimedir.) (Gülüyor)
Paul : Bunun ne demek
olduğunu bilmiyorum. (Gülüyor.) Ama evet.
Kinga : Bekle, her şeyi
baştan anlatmak zorundayız. Amerika’da doğdun.
Paul : Evet. Benim ablam,
Polonya’da doğdu. Benim babam lisedeyken Amerika’ya geldi. Annem ve babam
okulda tanıştılar. Bu böyle, okul aşkıydı. Benim babam buraya (Amerika’ya)
okuldan sonra geldi ve o zaman doğdum. Çocukken her yaz, büyükannem ve
büyükbabamlara gönderilirdik. (Gülüyor) Harika anılardı. Evde her zaman Lehçe
konuşuyorduk. Bu aslında benim ilk dilimdi. Polonya kültürü her zaman benim
kimliğimin bir parçasıydı.
Kinga
: Film dünyasında hiçbir bağlantın, tanıdığın yoktu.
Paul
: Evet.
Kinga
: Oyuncu olma fikri nereden çıktı?
Paul
: Ben ilkokuldayken, tiyatro etkinliklerinde görev almak zorundaydık. Bundan
nefret ederdim. Bilirsin, Aman Tanrım,
klasik diye düşünürdüm. Aniden bu hoşuma gitmeye başladı. Şansım vardı ki
Manhattan’dan 25 dakika uzaklıktaydım. Trene binerdim, şehre giderdim ve
oyunculuk atölyelerine giderdim. Hiçbir zaman bunun mesleğim olacağına karar
vermemiştim. Sadece iş teklifi almaya başlamıştım ve düşündüm ki Bu işe yarıyor.
Kinga
: Dizilerden ve bölümlerden başladın.
Paul
: Evet, dizilerden başladım. Bu harikaydı. Her gün fotoğraflar ve sette
çalışmalar.
Kinga
: Ağır iş.
Paul
: Çok ağır iş. Her gün, bir senoryo için fotoğraf gerçekleştirmek gerekiyordu.
Bu harika bir eğitimdi. Bunu hiçbir okul vermez. Sonra, küçük roller verilmeye
başlandı, birkaç pilot bölümde oynadım. Ama daha büyük bir başarı elde
etmedi. Ve sonra vampirler ortaya çıktı.
Kinga
: Bu vampirler sana nasıl rast geldiler?
Paul
: Senaryoyu okudum.
Kinga
: Ama görüşmeler de vardı?
Paul
: Tabii ki. Bir sürü görüşme. Aslında çok ağır savaşmam gerekti. Bu hayatımda kazandığım
en zor işti.
Kinga
: Bu bir rolle çok ünlü olan bir oyuncu için çok tehlikeli. Dosyalanmış
olunabilir.
Paul
: Kesinlikle. Yeni meydan okumalar almaya çalışıyorum. Bir dizide 6 ya da 7 yıl
kısılı kalmak o kadar kolay ki. Rutinlere girilebilir. Kariyerimi geliştirmeye
çalışıyorum.
Kinga
: Hala görüşmelere gidiyor musun?
Paul
: Evet, tabii ki.
Kinga
: Çok büyük bir popülarite kazandın. Peki, Polonya’ya geldiğinde insanlar seni
tanıyor mu?
Paul
: Şaşkına dönerdin. Buradan (Amerika’dan) daha çok! (Gülüyor)
Kinga
: Gerçekten mi? (Gülüyor)
Paul
: Bu inanılmaz. Bu her zaman inanılmaz eğlenceli oluyor. Ne zaman bir hiçbir
şeyin ortasında olduğum zaman. Poznan’dan 40 km uzaklıktayken, büyükannem, büyükbabam ve
eşimle iken, bir arazide küçük bir dükkana girdim. (Gülüyor) Ve orada olan bir
kız, o kadar kararsızdı ki, Neden Stefan
orada duruyor? O kadar daracık, iki
kişilik bir yerde ve bir şey almak istiyor.
Kinga
: Tabii ki Lehçe konuşuyordun?
Paul
: Elbette, Lehçe konuşuyordum. Aklı o kadar karışıktı ki. Her hafta
televizyonda izlediği o karakterin, onun yaşadığı küçük köyde neden Lehçe
konuştuğunu anlayamıyordu. Herhalde halüsinasyon gördüğünü düşünmüştür. Bana
İngilizce bir soru sordu ve ben Lehçe cevap verdim. Bunu çok normal bir şeymiş
gibi yaptım. Neden bahsettiğimi biliyorsun. (Gülüyor)
Kinga
: Onunla konuşmayı çok isterdim. (Gülüyor) Herhalde bu olaydan sonra onu
hastaneye götürmüşlerdir.
Paul
: Delirdiğini düşünmüştü.
Kinga
: Ve sadece (oradan) çıktın?
Paul
: Evet çıktım, arabama bindim ve gittim.
Kinga
: Sana bu alyansı sormak istiyorum. Evlilik alyansı mı?
Paul
: Evet. (Alyansını gösterir.) Ve bu yüzüğü de bana dedem verdi. (Sağ elinin
parmağındaki yüzüğü gösterir.
Kinga
: O nedir? (Üstündeki şekli sorar)
Paul
: Hiçbir fikrim yok. Bu kadın ve erkeğin sembolü olabilir. Galiba Mongolya’dan
geliyor. Onu her zaman takıyorum.
Kinga
: Yanılmıyorsam Haziran’da ya da Temmuz’da otuz yaşını bitiyorsun.
Paul
: Evet.
Kinga
: Bu mümkün olabilir mi?
Paul
: Kızlara söyleme! (Gülüyor)
Kinga
: 20 yaşında gibi görünüyorsun.
Paul
: Kızlara söyleme. Her zaman 18 yaşında gibi görünmeliyim. Vampirlerde olması
gerektiği gibi.
Kinga
: 30 olmak bir şey değiştirir mi, bunu düşünüyor musun?
Paul
: Bir şekilde durulmayı düşünüyorum.
Kinga
: Ne şekilde? Aile, çocuklar?
Paul
: Hayır… Henüz değil. Tam olarak değil. Bu benim için biraz erken. (Gülüyor)
Kinga
: Polonya’ya tekrardan ne zaman gelmeyi düşünüyorsun?
Paul
: Aslında yazları gelirim. Arkadaşım Jan Kaczmar’ı tanıyorsun, onun
festivalinin açılışını yapacağım. Orada jüri olacağım. Yani gelmeyi
düşünüyorum, büyükannem ve büyükbabamlarla görüşmek, onunla (Jan'la) görüşmek…
Kinga
: Söyleyecek bir şeyin yok.
Paul
: Söyleyecek bir şeyim yok.
Kinga
: Ama eğer Polonya’ya gelirsen…
Paul
: Ama eğer Polonya’ya gelirsem…
Kinga
: Biz sana öğretiriz. (Gülüyor)
Paul
: Sen bana öğretirsin.
Kinga
: Sana kesinlikle öğretirim. (Gülüyorlar) Tamam. (Elini uzatır)
Paul
: Tamam. (El sıkışırlar) Paul Wesley'in büyük annesi ve büyük babası. Polonya'da yaşıyor ve Paul yazları onların yanına gidiyor. Onun dışında haftada en az bir defa Skype'tan görüşüyorlar.
Röportajın videosu :
The Vampire Diaries Facebook sayfamız içiN TIKLAYIN!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder